Beklentiler: Sıfır; Umutlar: Sıfır

Benden buraya kadar, artık yeni yıl kararları yüzünden anksiyete krizi yaşamak istemiyorum! Siz de benim gibiyseniz toplanın, meselenin tarihine bakıyoruz.
Öncelikle, iradesizliğimi daha yakından tanımanız için şu bilgiyi paylaşmak isterim: Kendime verdiğim sözleri tutmak konusunda pek başarılı değilimdir. Örneğin her yılın ilk günü diyete ve spora başlayıp akşam saatlerinde Turgut Özal’a dönüşür, kendimi karbonhidrata, şekere boğup pişmanlıkla ağlarım. Ajandamda alt alta sıraladığım kutucuklardan, abartılı hedeflerden ve onların getirdiği baskıdan bahsetmek bile istemiyorum.
2022’nin son haftasında yine oturmuş “Ne yapsam da anksiyetemi daha berbat hale getirsem” diye düşünürken o basit ve şahane yanıtla ikna oldum: Hiçbir şey! Sosyal medyada uçuşan “2023 Hedefleri” listelerinde bana göre bir malzeme yoktu çünkü zaten bugüne kadar defalarca deneyip başarısızlığa uğradığım yöntemlerdi. Sonra biraz daha düşündüm çünkü bazı işlerimi ertelemek için bahaneye ihtiyacım vardı. Acaba mağarada ateş yakıp avını pişirdiğinde gelişmiş sayılan insanlık, tarihin hangi noktasında defterine maddeler yazıp bunları yerine getiremezse başarısız sayıldı? Bu saçmalığın suçlusu kimdi?

Asma Bahçe Yapan Bir Topluma Güvenemezsin
Yeni yıla dair önemli kararlar almak her ne kadar kişisel gelişim akımlarının icadı gibi dursa da kaynağı M.Ö. 2000’lere dayanıyor. Babilliler yeni yılın gelişini Akitu denen ve on iki gün süren bir festivalle kutlarmış. Nisanın ilk günü başlayan bu şenliklerde ekinlerini ekeceklerine ve yıl içinde borçlarını ödeyeceklerine dair sözler verirlermiş. Yani aslında canı sıkılan bir grup Mezopotamyalı bireyin eğlence arayışı değil, tarım sezonunun açılışıymış. Günümüzde nasıl ki çiftçiler kooperatiflere gidip tarlalarını ekmek için kredi çekiyorsa, o dönemde de krallarına ve tanrılara türlü vaatlerde bulunuyorlarmış. Birbirlerinden ödünç aldıkları eşyaları iade edeceklerine dair yeminler bile ediyorlarmış çünkü sözlerini tutmazlarsa tanrıların gazabına uğrayacaklarına inanıyorlarmış. (Artık böyle bir kaygımız yok ama icra dairesi de ciddi bir gazap ateşi olabilir.)
Sadece halk değil, kral da bazı sözler vermek zorundaymış. Akitu festivalinin beşinci gününde Babil kralı tapınağa götürülürmüş ve tanrıları Marduk’un heykelinin karşısında tüm kraliyet eşyaları alınırmış. Taç, asa, kılıç, pelerin ve en önemlisi don gibi ekipmanlarını kaybeden kral, ertesi günün sabahına kadar Marduk’a masum olduğunu kanıtlamak için yalvarırmış ve türlü sözler verirmiş.
Tarihe yeri hiçbir zaman bulunamamış sözde asma bahçelerle geçen bir toplum için fazla abartılı ama günümüzün “yeni yıl kararları” çılgınlığının temelini attıkları için en eski influencerlar diyebiliriz. Birçok kaynakta tarihin ilk yeni yıl kararları geleneği kendilerine mal edilmiş.
Not: Çocukken Babil’in Asma Bahçeleri denince bildiğimiz yaprak sarmalık asma zannediyordum. 30’umdan sonra bu bahçelerin teras gibi kat kat olmasından dolayı asma bahçe dendiğini öğrendim. Sanırım Babil medeniyeti ile husumetim buna dayanıyor, hala biraz öfkeliyim.

Julius Sezar Tuhaf Biri
Antik Roma, Babil halkı tarafından uygulanan bu yeni kararlar geleneğini sürdürmüş ama zamanlamada ufak bir farkla: M.Ö. 46'da Julius Sezar işleri kurcalamaya karar verip Jülyen takvimi oluşturmuş. Yılın ilk günü olarak da Roma’daki konsül seçimlerinin tarihi olan ‘1 Ocak’ı belirlemiş. (Konsül Roma’daki en üst seçilmiş siyasi yöneticiye deniyor. Her yıl bu göreve iki kişi seçiliyormuş.)
Takvim değişse de kaderimiz değişmemiş, başka bir mitin kurbanı olmuşuz çünkü ocak ayına adını veren Roma tanrısı Janus’un iki tane yüzü var. İnanışa göre biriyle geleceğe bakıyor ve yeni başlangıçları dört gözle bekliyor, diğeriyle de geriye bakıyor ve geçmişi derinlemesine düşünüp çözümler buluyor. İnsanlığın daha ağrı kesici hapları bile icat etmemişken böyle derin anlamlar peşinde koşmuş olması hep tuhaf gelmiştir ama benim fikrimin ne önemi var? Janus’un kira, yakıt veya emeklilik gibi kaygıları olmadığından, tüm yılı bir geçmişe bir geleceğe bakarak geçirebilir.
Önceleri toplumda ufak bir kaos yaşansa da zamanla Romalılar bu düzene alışmışlar ve her yılın başında Janus'a kurbanlar sunup, geri kalan aylarda yapacaklarına dair vaatlerde bulunmaya başlamışlar. Bizim gibi havalı ajandaları olmadığından bunu yapmak için tapınağa, köy meydanına gitmeleri gerekmiş ama mantık tamamen aynı: Yemin ederim bu yıl çok düzenli olacağım!
Daha yakına geldiğimizde, 1740’larda Metodistlerin de benzer bir ritüeli var. Yeni yıl gecesini sabaha kadar eski yılın hataları ve günahları için dua ederek geçiriyorlarmış. Bu işkenceye rağmen sıkıntıdan ölmeyenler, gelecek aylarda nasıl daha iyi biri haline gelebileceklerini planlıyormuş.
Bu Yıl Da Senin Yılın Değil
Tarihlere anlam yüklemek zaman algımızı kolaylaştırıyor, bu yüzden pazartesiler diyetlere başlamak, yine pazartesiler diyetleri bozmak için ideal. Cuma günleri kaçamaklar affedilir çünkü ertesi gün muhtemelen tatildir. Çarşambalar herkesle iyi geçinen, uysal tanıdıklara benzer, pazarlar iğrençtir. Kimisi tek yılları sevmez, kimine göre her çift yılda başına bir uğursuzluk gelmiştir. Her yılın kesin bizim yılımız olacağını zannederek büyük büyük hedefler koyup, bir sonraki aralık ayına gelince “Yine olmadı” diye iç çekiyoruz. Milattan önce de bunu yapıyormuşuz, 2023 yılında hala yapıyoruz. Sahi, neden hiç akıllanmıyoruz?
Eğer biri bize sürekli zamanın doğrusal akmadığından, göreceli ve döngüsel olduğundan bahsedip üstüne biraz da entropi serpse pazartesiler diyet için, ocak ayları yeni kararlar için ideal olur muydu? Sanmıyorum. Muhtemelen o durumda da çoğumuz çıldırıp amaçsızca sokaklarda sağa sola koşardı.
Bir Şey Yapmalı
Hiç mi plan yapmayacağız? Elbette yapacağız! Benim gibi yaygın anksiyete bozukluğu ve DEHB ile yaşayan birinin plansız ilerlemesi, gözleri kapalı araba kullanmakla aynı riskleri barındırıyor. Diğer yandan, artık her ocak ayında Atlas gibi sırtıma dünyanın bütün kalkınma planlarını yüklemek istemiyorum.
Medeniyet bizi sosyal medyaya, kocişli fotoğraflara ve herkese hakaret eden trollere mahkum etti. Bu gerçekten kaçamadığımız gibi yılbaşı hesaplarından da nasibimizi alıyoruz. İstemesek bile her aralık-ocak döneminde birilerinin yıllık bilançolarını görüp kendimizinkiyle kıyaslıyoruz. Üstelik bir de “Disiplinsiz yaşıyorsan ptuhh sana, ben aklıma koyduğumu yaparım, planlarımı asla ertelemem” diye sözde cesaret konuşmaları yapıyorlar, iyice eziliyoruz.
Bu idealizm şiddetine kapılmamak için kendime söz verdim: Benim yılbaşım, benim kararlarım! Her planımı gerçekleştirebilirsem şahane ama başaramazsam bir köşede ağlamak istemiyorum. O nedenle de bugünden itibaren öncelikli hedefim “ya hep ya hiç” düşünce tarzından vazgeçip esnekliği öğrenmek.

İyimserleri Pistten Alalım: Söz Samuel Beckett’ın
1984 yılında The Times gazetesi Samuel Beckett’a yeni yıl kararlarını ve umutlarını soruyor. Aslında bu tam olarak Balık Ayhan’dan opera hakkındaki görüşlerini istemekle aynı, yani tamamen saçma çünkü Beckett gibi bir nihilistten süslü, ışıklı yılbaşı planları bekleyemezsin. Bir telgrafla cevabını iletiyor:
“resolutions colon zero stop period hopes colon zero stop beckett”
Beklentiler: Sıfır; Umutlar: Sıfır
Samuel Beckett